Mustafa Kemal, 1 Ağustos 1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’na
Osmanlı Devleti’nin girmesinden dolayı rahatsızlık duymaktaydı.
I. Dünya Savaşı başladığı sırada Mustafa Kemal Sofya Askerî
Ataşesiydi. Ancak bu savaşa seyirci kalmak istemiyordu. Muharebe
alanlarından birinde görev alabilmek için sürekli müracaatlarda
bulunmaktaydı. Amirleri ise O’nu ataşelikten almak
istemiyorlardı. Ancak bütün direnmelerin sonucunda Çanakkale
Cephesine atanmasını sağladı. 19. Tümen adını alan yeni bir
tümeni kurmak ve onu komuta etmek üzere 20 Ocak 1915 yılında
yurda döndü.
24 Şubat 1915’te ilk kuruluşunu Tekirdağ’da tamamlayan 19. Tümen
Eceabat’ta toplanarak Kolordu
emrine girdi. 19. Tümen, Kanal bölgesine (Mısır) gönderilen 8. Tümen’in
yerine kurulmuştu. Mustafa Kemal, bu amaçla Tekirdağ’da bulunan
57. Piyade Alayı’nı emrine alıp, Eceabat’a geçirdi. Orada
İstanbul’dan gelen 72. ve 77. Piyade Alaylarının da katılmasıyla
tümenin kuruluşu tamamlandı.Ayrıca 26. ve 27. olayların
bazı bataryaları da Mustafa Kemal’in emri altına verildi.
Böylece Mustafa Kemal Seddülbahir ve Morta Limanı kıyı şeridi
savunmasını da üzerine almış oldu. Ayrıca Mustafa Kemal, Fahri
Paşa komutasındaki Kuva-i Mürestebe kuvvetlerinin harekât şubesi
müdürüyken bu kıyıları ve savunmasını incelemişti. Bu inceleme
sonucunda Seddülbahir ve Kabatepe yöresindeki kıyıya düşmanın
aynı anda çıkarma yapabileceğini anlatmıştı ve bu bölgelerin
savunmasına önem vermişti.
Bu arada 18 Mart boğaz saldırısı gerçekleşmiştir. Bu saldırıyı
Mustafa Kemal Arıburnu raporunda şu şekilde anlatmaktadır. “18
Mart 1915 günü sabahı, karargah olan Eceabat’a gelmiş bulunan
Müstahkem Mevki Komutanı Tümgeneral Cevat ile birlikte
kendilerine Seddülbahir kıyı bölgesini korumak için almış
bulunduğum tertipler ve tedbirleri arazi üzerinde göstermek
amacıyla Kirte’ye hareket eyledik. Oraya varışımızda açıklama ve
ayrıntıları ilgili belgelerde bulunduğu üzere düşman
donanmasının Kirte ve Alçıtepe’ye yaptığı ateşlerin altında
kaldık. Bunun üzerine ben bu bölgede görevli 26. Alay Komutanına
uyanık bulunması için bazı talimat verdikten sonra
Cevat Paşa ve ben görevimiz başında bulunmak üzere Eceabat’a
hareket ettik. Düşmanın yenilgisiyle sonuçlanan bugünkü muharebe
yalnız denize bağlı kalmış, burada düşmanın bazı gemileriyle
kıyıları ateş altında bulundurmaktan başka anmaya değer bir olay
olmamıştır.”
Mustafa Kemal bu olaydan sonra düşmanın Boğaz’ı donanmasıyla
geçemediği için kıyıya asker çıkararak saldırılarına devam
edeceğini düşünmekteydi. Ayrıca çıkarma yapacakları yer olarak
Mustafa Kemal, Seddülbahir ve Kabatepe ile bu bölgelerin kuzey
ve güneyi olacağını tahmin etmekteydi. Mustafa Kemal'e göre Kabatepe ve çevresi, Boğazın kilidi durumundaydı ve bu bölge iyi
bir şekilde savunulmazsa düşman kuvvetleri amaçlarına ulaşmış
olacaktı. Bu düşüncelerinde Mustafa Kemal çok haklıydı. Mustafa
Kemal bu düşüncesi gereği Eceabat bölgesi kuvvetlerini
arttırmaya başladı. Aldığı kararlar nedeniyle Mustafa Kemal ve Sanders arasında bölgenin nasıl savunulacağı hakkında görüş
ayrılığı yaşanmaktaydı. Haklı olan Mustafa Kemal
idi.
25 Nisan 1915 günü bütün bölgede düşman çıkarması başladı.
Avustralya tümenine ait ilk kuvvet sabaha karşı kıyıya ayak
bastı. Bu kuvvet Kabatepe’ye yönelmişti. Düşman çıkarması
Mustafa Kemal’in en başından beri önemli gördüğü Arıburnu
bölgesine yapılmıştı. Bu cephe kuvvet yönünden zayıf tutulmuştu.
Bu nedenle düşman kuvvetleri rahatlıkla hareket ederek kısa
zamanda Yükseltepe, Kanlısırt hattına doğru ilerledi. Anzak
Kolordusu Kabatepe’nin biraz ilerisinde Arıburnu’na çıkarma
yaptı. Hedef Conkbayırı-Kocaçimen hattını tutmak ve
buradan boğaz tabyalarının arkasına inmekti. Mustafa Kemal bu
gelişmeler üzerine ilk iş olarak 57. Alayın harekete hazır
olmasını istemiş diğer birliklere gerekli talimatı vermiştir.
Düşman kuvvetleri hızla kıyıya yerleşmekteydi. Bu nedenle
Mustafa Kemal, tümenin bir kısmını Arıburnu bölgesine gönderdi.
Bir kısım birliği de Biga bölgesinde hareket emrine hazır
bulundurdu. Mustafa Kemal düşman üzerine giden kuvvetle birlikte
bulunacaktı. O'nun düşüncesi düşmanın en hassas yerinden
vurmaktı. Bu nedenle 57. Alay'ı Biga Deresi boyunca giden yol
üzerinde harekete geçirip Kocaçimen Tepesine yöneltti.
Bir kısım kuvvetin Kocaçimen tepesine vardıktan sonra arazinin elverişsiz olması
nedeniyle yaya olarak Conkbayırına doğru koşarak geri
çekilmesini gören Mustafa Kemal bu olaya hemen müdahale etti.
“- Niçin kaçıyorsunuz?
- Efendim düşman!
- Nerede?
- İşte diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
- Düşmandan kaçılmaz!
- Cephanemiz kalmadı!
- Cephaneniz yoksa süngünüz var, süngü tak yere yat!” komutunu
verdi. Gerideki birliklerine marş marşla oraya gelmelerini
emrederek, diğer alayların hareket sahasına
yakınlaştırdı. Marş marşla getirilen birlikler 57. Alay'dır.
Bu Alay sabah saatlerinde taaruza başlayarak, hiçbir ferdi kalmayıncaya kadar şehit oldu.
Bu kahraman Alay hakkında, İngiliz General İan Hamilton şu
sözleri sarfeder. “Gebe dağlar Türk
doğurmaya devam ediyor. Bizim mevzimizin en yüksek ve en merkezi
yerine birbirini kovalayan dalgalar hâlinde yükleniyorlar.” Arıburnu
taarruzları bir İngiliz yazarı ise şöyle dile getirir; “Müttefik
Devletler için harekâtın en kötü rastlantısı bu deha sahibi
küçük rütbeli Türk komutanın tam o anda, o noktada
bulunmasıydı. Çünkü aksi takdirde Anzak Kolordusu pekâlâ o gün
Conkbayırı’nı ele geçirebilirdi. Savaşın kaderi orada o anda
belli olurdu.”
İşte bu kararları alan o küçük rütbeli ve o tarihten sonra da
büyüyerek kahramanlaşan şahsiyet Mustafa Kemal idi.