18 Mart hücumu,
Çanakkale'nin, karadan yardım görmedikçe geçilemeyeceğini
gösterdi. Müttefik güçleri, yaptıkları toplantıda karadan Alçıtepe’yi
almayı ve buradan hareket ederek boğazdaki bataryaları kara
üzerinden susturup, bu olay gerçekleşince de boğazı geçmeyi
kararlaştırdı. Bunun üzerine, İngiliz, Fransız ve Anzaklardan
kurulan 70.000 kişilik bir kuvvet, 25 Nisan 1915 sabahı Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerinden
karaya çıkarma başlattı. Artık tam 8 ay sürecek olan kara
savaşları başlamış oluyordu.
İtilâf Devletine
Ait Güçlerin Çıkarma Mevkileri ve Kara Çıkarması
18 Mart, bir
zafer günüydü. Ama savaş daha bitmemişti. Karadan yardım
görmedikçe donanmalarının Boğaz’ı geçemeyeceği sonucuna varan
İtilaf Devletleri, 25 Nisan 1915’te çıkarma harekâtına
başlayacak, karşılarında, 19. Fırka Kumandanı Kurmay
Yarbay Mustafa Kemal’i
bulacaktır.
Müttefik
kuvvetlere ait 3 tümen ve bir tugay Seddülbahir civarına, Anzak
tümeni de Arıburnu’na çıkartma yaptı. Çıkarma sırasında düşman
savaş gemileri, Ertuğrul Koyuna tonlarca bomba yağdırmakta,
adeta gökyüzü ile Mehmetçik arasına kalkan gibi girmekteydi. Bu
bölgeyi korumakla görevlendirilen birlik 26. Alayın 3.
Taburudur. Tabur komutanı Mahmut Bey ile Asteğmen Hüseyin Bey’in
şehit olmaları üzerine komutayı 28 yaşındaki Ezineli Yahya Çavuş
devralır. Yahya Çavuş ve 67 arkadaşı, karaya çıkmaya çalışan
3000 düşman askerini, 48 saat boyunca oyalar, bulunduğu bölgeyi
müdafaa eder. Çatışmalar sırasında düşman Yahya Çavuş’la beraber
67 arkadaşını bir tümen asker zanneder. Ama Türk siperlerine
ulaştıklarında 64 şehit askerimiz ile karşılaşınca
şaşkınlıklarını gizleyemezler.
İtilâf
Devletinin Kara Çıkarması
İtilâf
Devletinin Kara Çıkarması Karşılık Veren Yahya Çavuş ve
Arkadaşlarını
Temsil Eden Heykel
Düşman kuvvetleri, 109 harp ve 308
nakliye gemisi ve özel çıkarma araçlarıyla denizden çıkarmayı
desteklemekteydi. Bu çıkarmaya karşı savunma görevi, 5. Orduya
verilir.
Türk Subay ve askerlerin başına
Alman General Liman Von Sanders, bütün birlikleri komuta etmek
üzere gelmiştir. Türk tarafını temsil eden ordu komutanı Esat
Paşa’dır. Esat Paşa ve Halil Sami Bey, mükemmel denilebilecek
bir savunma planı hazırlamışlardır. Ama Liman Von Sanders, bu
savunma planlarını değiştirmiş ve onların bütün ısrarlarına
rağmen kıyı şeridinde birinci hattaki siperlerimizi
boşalttırmıştır.
Çıkarmanın ilk gününden itibaren
Mehmetçik, tarihe altın harflerle yazılacak kahramanlıklarını ve
insanlığını sergilemeye başlar. Bu kahramanlıklardan birini daha
sonradan Avustralya Genel Valisi olacak olan Üsteğmen Casey
(Kasey) anlatır:
"25 Nisan 1915 günü, Conkbayırı'nda Türkler ve birleşik
kuvvetleri arasında korkunç siper savaşları oldu. Siperler
arasında 8–10 metre mesafe vardı. Süngü hücumundan sonra savaşa
ara verildi. Askerler siperlerine çekildi. Yaralılar ve ölüler
toplanıyordu. İki siper arasında, açıkta ağır yaralı ve bir
bacağı kopmak üzere olan İngiliz yüzbaşısı avazı çıktığı kadar
bağırıyor, ağlıyor, kurtarın diye yalvarıyordu. Ancak hiçbir
siperden, kimse çıkıp yardım etmeye cesaret edemiyordu. Çünkü en
küçük bir kıpırdanışta yüzlerce kurşun yağıyordu. Bu sırada akıl
almaz bir şey oldu. Türk siperlerinden beyaz bir bayrak
sallandı. Arkasından aslan yapılı bir Türk askeri siperden
çıktı. Hepimiz donup kaldık. Kimse nefes alamıyor. Ona
bakıyorduk. Asker, yavaş adımlarla yürüyor. Siperdekiler
kendisine nişan almış bekliyordu. Asker yaralı İngiliz subayını
okşar gibi yerden kucakladı, kolunu omzuna attı ve bizim
siperlere doğru yürümeye başladı. Yaralıyı usulca yere bırakıp,
kendi siperine döndü. Teşekkür bile edemedik. Savaş alanlarında
günlerce bu kahraman Türk askerinin cesareti, güzelliği ve insan
sevgisi konuşuldu. Dünyanın en yürekli ve kahraman askeri
Mehmetçiğe derin sevgi ve saygılar."
Mustafa Kemal, bu
savaşların tam içinde, Arıburnu cephesindedir. Savaşın
gidişatını etkileyecek kararları burada vermiş, en şiddetli
çarpışmalarda askerini yönlendirmesini bilmiştir. Çıkarmanın ilk
günü, 19. Tümen kumandanı Yarbay Mustafa Kemal Bey, 17. Piyade
Alayını, Conkbayırı'na vaktinde yerleştirerek, Kocaçimen
Tepesinin düşman eline geçmesini önler. Böylece Mustafa Kemal,
Çanakkale’deki başarılarına başlamıştır artık. Yarbay Mustafa
Kemal başta olmak üzere, alay grubu yürüyüştedir. Mustafa Kemal
daha iyi bir görüş sağlamak için Kocaçimen'den, Abdalbayırı'na
at sürer. Askerlerimizin kalabalık bir düşmanın önünden
çekildiğini görür. 27. Alay 8. Bölüğe bağlı bu askerleri Mustafa
Kemal durdurur. Aralarında geçen konuşmayı Mustafa Kemal şöyle
anlatır:
Mustafa
Kemal
"Niçin geri
çekiliyorsunuz?"
Askerler
"Efendim düşman."
Mustafa Kemal
"Nerede?"
Askerler
"İşte,
komutanım.”
Mustafa Kemal
Diyerek, 261
rakımlı tepeyi gösterdiler. Filhakika düşmanın bir avcı hattı,
261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve kemali serbestiyetle ileri doğru
yürüyordu. Askerlere, "Düşmandan kaçılmaz."
Askerler
"Cephanemiz
kalmadı, komutanım.”
Mustafa Kemal
"Cephaneniz yoksa
süngünüz var." Diyerek, askerlere süngü taktırdım. Aynı zamanda
Conkbayırı’na ilerlemekte olan piyade alayı ve cebel
bataryasının, "marş marşla" benim bulunduğum yerdeki emir
zabitini, onları çağırmaları için geriye gönderdim. Bu efrat
süngü takıp yere yatınca, düşman efradı da yere yattı.
Kazandığımız an bu andır.”
Mustafa Kemal’in geriye bir subay
göndererek gelmesini istediği birlik 57. alaydır. İçinde
bulunulan an kritik bir andır. Askerlerine ve etrafına topladığı
alay subaylarına, askerlik tarihinin kaydettiği en ilginç ve
anlamlı emrini verir.
“Ben size
düşmana saldırmanızı emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum. Biz
ölünceye dek geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve
komutanlar gelebilir.”
Askerimiz aldığı
bu emirle saldırıya geçer. Sonuç, düşman püskürtülmüş, ama 57.
alayımızın tamamı şehit olmuştur.
Düşman, 25 Nisan
1915 harekâtında, büyük kayıba karşılık küçük bir köprübaşı elde
edebildi, sadece orada tutunabildi. Ama 15.000 kişilik Anzak
kuvvetini karaya çıkarmıştı. Aynı günlerde düşman Saros
Körfezi'ne, Beşike Limanı'na gösteri çıkarmaları yaptı. Sonraki
günlerde de Alçıtepe ve Arıburnu'nda Kocaçimen tepesini elde
etmek için harekete geçti. Fakat 5. Ordu kuvvetleri, büyük
kayıplara rağmen, düşmanı püskürttü. Bu arada yapılan
Seddülbahir, Arıburnu savaşları çok kanlı geçti. Düşman,
Seddülbahir'e 26 Nisan günü, top ateşiyle hücuma başlamıştı. 1
Mayıs gecesi ve daha sonraki günlerde, 17.000 kişilik Türk
kuvveti karşı saldırıya geçti. Fakat bunda başarı sağlanamadı ve
kaybımız 16.000 vatan evladı idi. İngilizlerin kaybı ise 14.000
kişiydi.
Çanakkale Kara
Savaşlarında Mustafa Kemal
Bir Bayram
Sabahı ve Bayram Namazını kılmak İçin Bekleyen Yiğit Türk
Askerleri
Çanakkale aylardır kan gölüdür. Akan kanın durması imkânsız gibi
gözükür. Ama Türk yurdunun her köşesinden vatan evlatları fert
fert, grup grup akın etmekte, eli silâh tutan erkekler,
anasından atasından helallik, eşinden, nişanlısından namusu gibi
beyaz bir mendil alıp yollara düşmektedir. Çanakkale’ye hep
Çanakkale’ye koşmaktadırlar. Mustafa Kemal, Arıburnu cephesinin
Kuzey kanadında, mücadelesini sürdürürken, Anafartalar Cephesi 6
Ağustos’tan beri ateşler içindedir. Cephede birliklerin bazıları
birbirine karışmıştır. Conkbayırı’nda komuta karışıklığı son
haddine varmıştır. Hâlbuki savaş şiddetle devam etmektedir.
Mustafa Kemal, komuta karışıklığından rahatsızdır. Aksi takdirde
tehlike büyüktür. 5. ordu komutanı, Alman Liman Von Sanders’e
görüşlerini bildirerek, bütün mevcut kuvvetlerin emrine
verilmesini ister. Liman Von Sanders, “Çok gelmez mi?”
dediğinde “Az gelir!.” cevabını verir. O sorumluluğun ne
olduğunu ve bunun ölümden de ağır olduğunu bilir. Ordu
karargâhından gelen bir emirle Mustafa Kemal Anafartalar Cephe
Gurubu Komutanlığına atanır.
1915 yılının
sonbahar ayları, kanlı fakat sonuç alınamayan çarpışmalarla
geçer. Başlangıçta birkaç hafta içinde Çanakkale Boğazı’nı
geçerek İstanbul’u alacaklarını sanarak giriştikleri savaşı, bir
an önce sonuçlandırmak isteyen İtilâf Devletleri, yeni kuvvetler
sağlamağa çalışırlarsa da sonuç alamazlar. Müttefik kuvvetlerin
başkumandanı Hamilton
(Hemilton), başarısızlıklarından dolayı görevinden alınmış,
yerine General Charles
Monroe (Carlıs
Monro) getirilmişti. General Monroe, Çanakkale’ye gelerek durumu
değerlendirir ve Çanakkale’nin geçilmez olduğunu görür. Hemen
Çanakkale'nin boşaltılması gereğini belirten bir rapor hazırlar.
Aralık 1915’ten itibaren Türk yurdunu boşaltma hazırlıklarını
başlatır. Gizli yürütülen bir harekâtla, Gelibolu boşaltılır.